İnsan hakları savunucusu Özlem Dalkıran aynı zamanda bir çevirmen ve yazar. Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesinin kurucu üyesi. Yurttaşlık Derneği’nin (eski adıyla Helsinki Yurttaşlar Derneği) kuruluşundan bu yana çok çeşitli pozisyonlarda, kampanya ve projelerde yer aldı. Dalkıran, 2017’de Büyükada’da Yurttaşlık Derneği’ni temsilen bulunduğu eğitim çalıştayı sırasında kendisi gibi dokuz hak savunucusuyla birlikte gözaltına alındı ve tutuklandı. Sonraki üç yıllık yargılama süreci tüm hayatını değiştirdi. Büyükada Davası olarak bilinen, ulusal ve uluslararası düzeyde tepki ve kampanyalara yol açan davanın karar duruşması 3 Temmuz 2020’de görüldü. Özlem Dalkıran’a “örgüte yardım” suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası verildi, istinaf başvurusu esastan reddedildi. Dalkıran hayatını ve hak savunuculuğunu yurtdışında sürdürüyor.

Çevirmenlik ve yazarlık da yapan Özlem Dalkıran, 30 yılı aşkın süredir bir sivil toplum çalışanı ve insan hakları savunucusu. Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesinin kurucuları arasında yer aldı. Af Örgütü’nde iki dönem yönetim kurulu başkanlığı ve basın sözcülüğü görevlerini üstlendi. Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Danışmanlık Kurulu üyeliği görevinde bulundu. “Sinema ve İnsan Hakları” adlı bir çalışma yürüttü. Helsinki Yurttaşlar Derneği Mülteci Destek Programı koordinatörlüğü yaptı. Uzun yıllar Hrant Dink Vakfı Ödül Komitesi üyesiydi. Vakfın “Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” projesinde çalıştı. Yazıları bianette yayımlandı.

Özlem Dalkıran, Temmuz 2017’de farklı kurumlardan insan hakları savunucularıyla birlikte İstanbul Büyükada’da bulunuyordu. İnsan Hakları Ortak Platformu’nu oluşturan sivil toplum kuruluşlarının kararıyla ve bilgisi dahilinde 2–7 Temmuz tarihleri arasında bir eğitim çalıştayı düzenleniyordu. Çalıştayın ana konusu “verilerin korunması ve stresle baş etme yöntemleri”ydi. Amaç, arşivleri koruma, belgeleri dijital ortama aktarma ve güvenliğini sağlama, iletişim ve web sitelerini saldırılardan koruma gibi konulardaki bilgi eksikliğini gidermek, yanı sıra stresle baş etmek üzerine eğitim almaktı. Konu stres olunca çalıştay yeri olarak İstanbul’un sayfiyesi Büyükada seçilmişti.

5 Temmuz 2017’de Adalar Başsavcılığı’nın talimatıyla çalıştay polis tarafından basıldı ve 10 hak savunucusu gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Özlem Dalkıran da bulunuyordu. Hak savunucularının saatlerce ailelerine ve avukatlarına haber vermelerine izin verilmedi. Yedi gün olan gözaltı süresi 14 güne uzatılarak ancak 17 Temmuz 2017 tarihinde Savcılığa çıkarıldılar. Hak savunucularının “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlamasıyla tutuklanması talep edildi. Özlem Dalkıran, 18 Temmuz 2017’de İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü), Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Ali Garawi (İsveç vatandaşı – insan hakları eğitimcisi) ve Peter Steudtner (Almanya vatandaşı – insan hakları eğitimcisi) ile birlikte tutuklandı. Üç yıl sürecek Büyükada Davası böylece başlamış oluyordu.

İddianame yaklaşık üç ay sonra, 4 Ekim 2017’de hazırlandı ve yargılanan hak savunucularının sayısı 11’e çıktı. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 25 Ekim 2017 tarihli ilk duruşması öncesi yapılan basın açıklamasında “Bu dava aynı zamanda, dünyanın her yerinde yapılan ve olağanlaşan dijital güvenlik ve travma ile baş etmek ile ilgili, saklısı ve gizlisi olmadan açık ve şeffaf bir biçimde düzenlenen ve temel olarak hak savunucularının esenliğini ve bilgisini artırmayı hedefleyen bir eğitim toplantısının ve katılımcılarının zorla kriminalize edilmesine yönelik bir amaç taşımaktadır,” denilerek sivil toplum çalışmalarının kriminalize edilme çabalarına işaret edildi. Özlem Dalkıran ilk duruşmadaki savunmasında, üç ay özgürlüğünden mahrum bırakılmasının nedenini iddianameyi defalarca okumasına rağmen anlayamadığını, bir grup hak savunucusunun bilgilerini artırmak için biraraya geldiği bir atölye çalışmasının, “silahlı terör örgütüne yardım etmek” suçlamasına nasıl yol açtığı çözemediğini söyledi. 30 yıllık çalışmalarının odağında her zaman hak, hukuk, adalet ve barış olduğunu hatırlatarak hakkındaki suçlamayı reddetti. Dalkıran 113 gün süren tutukluluğun ardından ilk duruşmada tahliye edildi. Savcı mütalaasını 27 Kasım 2019’daki duruşmada verdi ve Dalkıran’ın “terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım” suçlamasıyla cezalandırılmasını istedi. 3 Temmuz 2020‘deki karar duruşmasında, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, Özlem Dalkıran’a “örgüte yardım” suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası verdi.

İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, istinaf başvurusunu temyiz yolu açık olmak kaydıyla 26 Kasım 2020‘de esastan reddetti.

Dalkıran'ın tutukluluğuyla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yaptığı başvuru 23 Mart 2021'de sonuçlandı. Mahkeme, Anayasa’nın 19. Maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vererek Dalkıran’a 40 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. AYM kararında, Büyükada'daki toplantının gizli olduğuna dair bir delil olmadığı, ayrıca toplantı gizli de olsa bunun tek başına suç teşkil etmeyeceği ifade edildi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Büyükada davasına ilişkin temyiz başvurularıyla ilgili kararını 17 Ekim 2022’de verdi. Özlem Dalkıran hakkındaki mahkumiyeti,  “kanuna aykırılık” nedeniyle bozdu. Dosya, yeniden yargılama yapılması için ilk derece mahkemesi olan İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. 

8 Mart 2023'teki ilk duruşmada mahkeme heyeti, bozma kararına uyduğunu duyurduktan sonra ara kararını açıkladı. Heyet, Kılıç hakkındaki yurt dışı yasağının devamına ve ByLock kullanıp kullanmadığının araştırılmasına hükmetti. Bu konuyla ilgili bilirkişi raporu gelir gelmez de dosyanın mütalaaya gönderilmesine karar verildi. 

Bir sonraki duruşma 6 Haziran 2023'te yapıldı. Duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasını açıklayarak tutuksuz yargılanan sanıklar Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran hakkında Yargıtay’ın bozma sonrasında dosyaya yöneltilen suça ilişkin aleyhte bir delilin girmediğini belirtti. Savcı, İdil Eser ve Özlem Dalkıran’ın PKK/KCK ve DHKP/C’ye, Günal Kurşun’un da Fethullahçı yapıya yardım ettiğine dair dosyada her türlü şüpheden uzak, kesin bir delil bulunmadığı için beraatlerine karar verilmesini istedi.

Hükmünü açıklayan mahkeme, dört sanığın yöneltilen suçu işledikleri sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verdi. 

Özlem Dalkıran hayatını ve hak savunuculuğunu şu anda ailesinden ve sevdiklerinden uzakta, yurtdışında sürdürüyor.