Image
huseyin_yavic_yargilama.jpeg

MLSA

Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) ülke çapında grev çağrısı üzerine Van’da da basın açıklaması yapmak isterken gözaltına alınan sağlık emekçilerinin yargılandığı dava Eylül’e ertelendi. 

8 Şubat 2022 tarihinde Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının düzeltilmesi ve özlük haklarının verilmesi için ülke genelinde yaptığı iki günlük grev çağrısı üzerine Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde basın açıklaması düzenlemek isteyen TTB, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri ve sağlık çalışanlarına müdahale edilmiş ve aralarında SES Van Şube Eş Başkanları Zeki Seven ve Figen Çolakoğlu ile Van-Hakkari Tabip Odası önceki dönem başkanı Dr. Hüseyin Yaviç’in de olduğu sekiz kişi gözaltına alınmıştı. 

Sağlık emekçilerinin “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla yargılandığı davanın üçüncü duruşması bugün görüldü. Sanıklardan Hüseyin Yaviç ve Ayfer Bostan ile avukatlar Ümit Avcı ve Dilan Kunt Ayan duruşmada hazır bulundu. Van Barosu Başkanı Sinan Özaras, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Van şubelerinin temsilcileri de bugünkü duruşmayı takip etti.

‘Şiddete karşı basın açıklaması neden yargıya konu olur?’

Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada ilk olarak söz alan Ayfer Bostan, önceki savunmalara ekleyeceği bir şey olmadığını söyledi. 

Bostan’dan sonra söz alan Hüseyin Yaviç, yaptıkları basın açıklamasının Türkiye genelinde alınan grev kararı ile ilgili olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “Bizler, sağlıkta artan şiddete karşı basın açıklaması gerçekleştirecektik. Bu durum neden yargıya konu olur? Altı yıl boyunca kesintisiz bir şekilde devam eden yasaklar nedeniyle bugün buradayız. İfade özgürlüğü hakkı bu kentte, 2016 yılından bu yana engelleniyor. Yasaklara rağmen en temel hakkımız olan protesto ve ifade özgürlüğümüzü kullanma ısrarımız bizi buraya getirdi. Ancak yargı sorumluluğunu yerine getirseydi bu yaşanmazdı. Çünkü Van Barosu yasaklarla ilgili defalarca başvuruda bulundu ama yargı gerektiği gibi anayasaya uygun değerlendirme yapmadı ve bu itirazları reddetti. Bu yönüyle, iktidarın yargıyı bir sopa olarak kullandığı bir süreç yaşıyoruz. Yargı neden bu yasaklara müdahale etmiyor? İktidar uyguluyor diye haklı bir uygulama mı oluyor?” 

“Bunun ötesinde kentteki bir buçuk milyon insanın haklarının korunması lazım. Hala kentte birçok alan yasak. Bu yasaklar tepeden dayatılan kararlardır. Ne güvenlik sorunu ne de genel sağlık sorunu yok, artık bu utanç verici duruma son verilmesi lazım” diyen Yaviç, haklarında beraat kararı verilmesi talebini yineleyerek beyanlarını sonlandırdı.

Yaviç’in ardından avukat Dilan Kunt Ayan söz aldı ve önceki beyanları tekrar ettiğini dile getirdi. Ayan, şu şekilde savunma yaptı: “Suçlama konusu eylem, Tabipler Birliği Merkez Konseyi’nin bildirdiği ve tüm kentlerde yapılan bir eylem. Son derecede meşru ve anayasaya uygun bir basın açıklaması yapılmak isteniyor. Bu açıklama yapılmadan müdahale ediliyor. Aslında bu durum ne ilk ne de son. Kentte, altı yıldır insanların anayasal hakları ipotek altında. Bunu kolluğa da savcılığa da anlatamıyoruz. Çok basit dosyalar olmasına rağmen yargılama süreçleri uzuyor. Dosyaya gelen bilgi ve evraklar ortada ve herhangi bir suç unsuru yoktur.” 

Detaylı savunmalarını esas hakkındaki mütalaadan sonra yapacaklarını belirten Av. Kunt, beraat talebini yineledi. 

Yasaklar yalnızca muhalifleri hedef alıyor

Son olarak söz alan avukat Ümit Avcı da önceki beyanları tekrar ettiğini söyleyerek savunmasına başladı. Av. Avcı, savunmasına şöyle devam etti: “Dönemsel olarak bazı kısıtlamalar koymak mümkün ama böyle süresiz yasaklama olamaz. Tabipler Odası, kendi üyelerine yönelik şiddet konusunda hükümette bir farkındalık yaratmak için sıradan bir basın açıklaması düzenlemek istiyor. Açıklama, hükümetin daha etkili tedbirler alması yönünde bir talebi kapsıyor. Açıklama 81 ilde yapılıyorken sadece Van’da yakalanması durumu var. Davaya konu edildiği gibi burada izne gerek yok, bir bildirimde bulunma durumu var.” 

Son dönemlerde sağlıkta şiddete ilişkin açıklanan verilere değinen Av. Avcı, savunmasına şöyle devam etti: “Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2016 yılından bu yana sağlık çalışanlarına karşı 20 bin 298 kez şiddet yönelimi ve bu yönelimle ilgili başvuru olmuş. Yine 2022 yılında 249 ayrı şiddet vakası olmuş. Tabip Odası dediğimiz kurum, bunlara dönük beyanda bulunacak elbette. Bu ülkede sağlıkta şiddet bir gerçeklik. İnsanlar buna dönük açıklama yaparak anayasal haklarını kullanıyor ama Van Valiliğinin kararı yüzünden yargılanıyor. Bir de eşitlik ilkesi ile uygulanmayan bir yasak. Gerekçesiz ve hukuksuz kısıtlamalar ile yalnızca muhalif kesimler izne ve bildirime tabi tutuluyor ve şekli bir takım kurallara uyulmadığı gerekçesiyle haklarında soruşturma açılıyor. Soruşturma açılması mümkün değilken soruşturma açılıyor, dava açılması mümkün değilken dava açılıyor. Şimdi de müvekkiller, ceza tehdidi ile karşı karşıya. Üstelik, eşitlik ilkesine aykırılık da var. İktidar partisi ile ona yakın partiler ve STK’lar hiç izin almadan faaliyetlerini yaparken muhalifler yapamıyor. Bu nasıl oluyor?”

Detaylı savunmalarını esas hakkındaki mütalaadan sonra yapacaklarını belirten Av. Avcı, beraat talebini yineleyerek savunmasını sonlandırdı.

Savunmaların ardından hakim, karar için kısa bir ara verdi.

Van ve çevre kentlerde valilikler tarafından o dönemde alınmış yasaklama kararlarının olup olmadığının araştırılmasına ve istenmesine, üç kolluk görevlisinin tanık olarak dinlenmesine ve savunmalar için süre verilmesine karar veren hakim, davayı 15 Eylül’e erteledi.