Image
diyarbakir_gozalti.jpg

BBC TÜRKÇE

Diyarbakır merkezli birçok kentte geçen Salı günü gerçekleşen soruşturmada gözaltına alınan 143 kişi adliyede ifade verdi. Devam eden sorgu işlemlerinin ardından 48 kişi tutuklandı.

Mahkemenin ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla tutuklama kararı verdiği 48 kişi içinde Mezopotamya Haber Ajansı editörü Abdurrahman Gök, Remzi Akkaya ile muhabir Mehmet Şah Oruç, Jinnews editörü ve muhabiri Beritan Canözer de var. Her iki ajansa bir yıl içinde yapılan üçüncü gözaltı dalgası ve her üç soruşturmada 30'u aşkın gazeteci tutuklandı.

Gözaltına alınanlar isimler arasında gazeteciler dışında avukatlar, sanatçılar, siyasetçi ve sivil toplum örgütü temsilcileri de yer alıyor.

Öte yandan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan ve 15 kentte devam eden farklı bir soruşturmada, yine aralarında gazetecilerin de olduğu 49 kişi daha gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Sözcüsü Dicle Müftüğlu, Mezopotmaya Ajansı Editörü Sedat Yılmaz, Selma, kardeşi Filiz Yılmaz da bulunuyor. Dosyalarına gizlilik kararı konan 49 kişi, Ankara’ya götürüldü.

Diyarbakır merkezli yürütülen ve 25 Nisan’da başlayan soruşturmada Özgürlükçü Hukukçular Derneği üyesi 25 avukat hakkında da gözaltı kararı verilmişti. Soruşturmada adreslerinde bulunan 18 avukat gözaltına alındı.

Savcılıktaki ifade işlemleri tamamlanan avukatlardan, ÖHD’nin eski Diyarbakır şube sözcüsü Özüm Vurgun ile Burhan Arta, Sehat Hezel ‘silahlı örgüt üyesi olmak’ suçlamasıyla tutuklanırken, 14 avukat adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Dün gözaltına alınan bir avukat ise ifade işlemleri için bugün savcılığa sevk edildi.

BBC Türkçe’ye konuşan ÖHD’nin eş başkanları avukat Ekin Yeter ve avukat Serhat Çakmak, bu soruşturma kapsamına derneklerinin de hedef alındığını, kriminalize edilmeye çalışıldığını ifade ettiler.

Bu dosyanın tamamının hukuksuzluklarla dolu olduğunu savunan avukatlar, gerekçenin net olarak belirtilmediğini, keyfi biçimde 24 avukat görüş yasağı getirildiğini, dosya gizlilik kararı konduğunu, hiçbir itirazlarının da kabul edilmediğini belirttiler.

Avukatların bürolarında yapılan aramaların hukuka aykırı olduğunu geliştiğini belirten Yeter ''Arkadaşlarımızın ofislerinde müvekkillerine ait olan bilgi belgelere dahi usule aykırı şekilde el konuldu, tüm bu hukuksuzluklar neticesinde 48 kişinin tutuklanmasına karar verildi'’ dedi.

'Tek bir kişinin ifadesiyle soruşturma'

ÖHD Eş Başkanları, bu soruşturmanın açık kimlikli tek bir şahsın beyanları esas alınarak gerçekleştiğini belirttiler.

Avukat Ekin ''Bu kişinin tanık olma sıfatı bile yok, sadece TEM şubede ifade verip yüzlerce kişi hakkında soyut gerçek dışı beyanlar vermiş biri. Bu kişinin beyanları, gözaltına alınanların dosyasında hiçbir somut delille desteklenmiyor, yani bir bütünen bu tanığın beyanları esas alınarak yapılan bir soruşturma. Tüm tutuklamalar da bu tanığın ifadeleriyle gerçekleşti’’ dedi.

Hem Serhat Çakmak hem Ekin Yeter, Hukuk sisteminde, yüksek yargı kararlarında etkin pişmanlıktan faydalanma, kendini suçtan kurtarma amacıyla hareket eden tanık beyanının, üyelik gibi suçlamalarda cezalandırmaya yeterli delil gibi kabul görülmediğini de belirttiler.

Çakmak ''Ancak ne TCK, CMK’daki kanun maddeleri, düzenlenen usuller ne de yüksek yargı kararları bu noktada savcılık ve sulh ceza hakimliği tarafından dikkate alınmadı. Tek bir tanığın ifadesi tüm bu soruşturmaya ve tutuklamalara gerekçe gösterildi’’ dedi.

Avukat Ekin Yeter ise tek bir kişinin 216 kişi hakkında ifade vermiş olmasının, dosya bakımından şüpheli bir durum olduğunu savundu.

Bir kişinin farklı mecralarda 216 kişi hakkındaki beyanlarının zihinsel, fiziksel, psikolojik bakımdan hayatın olağan akışına da aykırı bir durum olduğunu söyleyen Ekin Yeter, tanığın beyanlarının ''bir kurgu beyan olduğunu, bir kumpas ifadesi olduğunu'' savundu.

Bu beyanlar ve itiraflarla saldırıyla maruz kalan herkesin ''hukuki güvenlik ilkesinin dışında bırakıldığını'' söyleyen Yeter, bu soruşturmanın varlığı ile hukuki güvenlik ilkesinin de paramparça edildiğini öne sürdü.

Serhat Çakmak ise, tanığın beyanlarının müvekkillerin mesleki faaliyetlerine saldırı mahiyetindeki beyanlar olduğunu söyledi ve ifade sırasında avukatlara ''Şu kişinin ifadesine girdiniz mi, şu kişiden para aldınız mı?'' gibi avukatlık kanunu kapsamında mahrem sayılacak olgular üzerinde soru sorulduğunu da belirtti.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Soykan da soruşturmayı takip etmek üzere Diyarbakır'a geldi ve Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ile basın açıklaması yaptı. Soruşturmanın ceza davasının önemli aşaması olduğunu hatırlatan Soykan, kısıtlılık ve avukata erişimin engellenmesinin bu süreci sekteye uğrattığını söyledi. Evlerin baro temsilcileri olmadan aranmasının hukuka aykırı olduğunu belirtti.