Görsel
can-atalay.png

10HABER

Anayasa Mahkemesi, Can Atalay kararının gerekçesini yayınladı. Kararda, Atalay kararının uygulanmamasına ilişkin son derece sert ifadeler var. Adalet Bakanı ilk kez 'Karar uygulanmak zorunda' dedi. Gözler Çağlayan'da.

Türkiye, bir bakış açısına göre 24 Ekimden, bir başka bakış açısına göre ise Haziran ayı ortalarından beri büyük bir Anayasa ve yargı kriziyle karşı karşıya. Krizin odağında, henüz hakkındaki 18 yıllık hapis cezası hükmü kesinleşmemişken Türkiye İşçi Partisi listesinden milletvekili seçilen Can Atalay’ın durumu var.

Kriz, Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından geçmişte defalarca aynı yönde yorumlanmış olan Anayasa hükümlerinin uygulanmayıp hakkındaki yargılamanın sürdürülmesi ve Atalay’ın serbest bırakılmak bir yana Yargıtay tarafından hükümlü hale getirilmesiyle başladı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi 24 Ekimde, Can Atalay’la ilgili ilk kararını verdi ve Atalay’ın hakkındaki hükmün kaldırılıp serbest bırakılmasını istedi. Ancak daha önce Atalay ile ilgili yargılamayı durdurmayıp onunla ilgili cezayı onayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi açıkça bir karar alarak Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayı reddetti. Anayasanın 153. maddesinin ihlali anlamına gelen bu karar yargıdaki Anayasa krizini doruğa çıkardı.

Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi bir kez daha aynı konuyu görüşerek bu kez hakkındaki AYM kararının uygulanmaması nedeniyle Can Atalay’ın Anayasada güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının da ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi. Geçen hafta verilen bu karar da, aradan geçen onca güne rağmen uygulanmadı. Son olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ‘Henüz gerekçeli karar yok’ diyerek bir tutum almayı reddetti. Gerçekten de son Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesi henüz yayınlanmadı. Ancak dün Anayasa Mahkemesi kendi tarihi açısından hiç de alışıldık olmayan bir şey yaptı ve Can Atalay kararına ilişkin son derece sert ifadelerle dolu bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasının üslubundan ve yazım biçiminden, burada yer alan satırların Can Atalay’la ilgili gerekçeli kararının bir bölümünden alındığı anlaşılıyor. Nitekim günlerdir beklenen Can Atalay gerekçeli kararı da bugünkü Resmi Gazetede yayınlandı.

Bu konuda yaşanan bir başka önemli gelişme, Tayyip Erdoğan hükümetinin bu krizin başlangıcından beri ilk kez Anayasa Mahkemesi kararı için ‘Uygulanmak zorunda’ demesi oldu.

Krizin başlangıcından beri bu konuda açık konuşmayan ve AYM kararının uygulanmıyor olmasına hiç değinmeyen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç dün ansızın tutum değiştirdi ve “AYM’nin kararlarıyla ilgili bazı tartışmalar oluştu. Anayasa maddeleri değişmediği sürece bu hükümlerin uygulanması lazım. Anayasa Mahkemesi de Yargıtay da Anayasa’ya bağlı olacak. AYM’nin de Yargıtay’ın da uygulamak zorunda olduğu bir anayasa var” dedi.

Adalet Bakanı’nın bu söylediği, 24 Ekimde ilk karar çıktığından beri geçerli aslında. Aradan geçen 2 ayı aşkın sürede Can Atalay hapiste kalmaya devam etti. Bugün itibarıyla da hapiste. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin dünkü sert açıklaması ve siyasette farklı esmeye başlayan rüzgarlar, günlerdir bu konuda herhangi bir karar almayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ni bugün Can Atalay’ı serbest bırakan bir karar almaya itebilir. Artık gerekçeli karar da yayınlandığına göre mahkeme açısından fazla bir bahane kalmadı.

Can Atalay’ın durumu ve yaşanan Anayasal kriz son derece karmaşık bir hukuk çorbasına dönüştüğü için bu uzun bilgileri vermek gerekti ama aslında bugünün haberi, Anayasa Mahkemesi’nin sabrının taşması ve dün yaptığı son derece sert açıklama.

153’üncü madde vurgusu

AYM “Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa’nın 153’üncü maddesinin sözüyle açıkça çelişen, anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur” notuyla paylaştığı kararı “Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının uygulanmaması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edilmesi” başlığıyla paylaştı. AYM’nin atıfta bulunduğu Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son bölümü şöyle: Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.

‘Herhangi bir mercii AYM kararlarını inceleyemez’

AYM’nin basın açıklamasında bağlayıcılık vurgusu da yapıldı, “Kamu gücünün eylem, işlem ve ihmallerinin Anayasa’ya uygunluğunu kesin ve bağlayıcı olarak karara bağlama yetkisi münhasıran Anayasa Mahkemesine aittir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine karar verdiğinde herhangi bir merciin bu kararın Anayasa’ya veya kanuna uygun olup olmadığını inceleme ve denetleme yetkisi bulunmamaktadır.”

‘Biz dosyayı yerel mahkemeye gönderdik, Yargıtay’ın yetkisi yok’

AYM İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin AYM kararını Yargıtay’a göndermesini de değerlendirdi:

“Öte yandan somut başvuruya konu yargılamada Anayasa Mahkemesi ilk derece mahkemesini ilgili mahkeme olarak belirlediği için Yargıtayın 6216 sayılı Kanun kapsamında yeniden yargılama yetki ve görevi bulunmamaktadır. İhlal kararının gönderildiği ilk derece mahkemesi ise Anayasa Mahkemesinin kararı uyarınca önüne gelen dosyada yeniden yargılamayla ilgili görevini yerine getirmemiş; başvurucunun anayasal haklarını da gözeten bir yargılama yapmamıştır.”

Açıklamanın tam metni

Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesinde yer alan basın duyurusunun tam metni şöyle:

Olaylar: Kamuoyunda Gezi Parkı Davası olarak bilinen ceza davasının sanıklarından olan başvurucu, milletvekili seçilmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığına sahip olduğunu belirterek Yargıtaydan durma kararı verilmesini ve tahliye edilmesini talep etmiştir. Başvurucunun bu talebi, işin esası bilahare incelenmek üzere reddedilmiştir. Başvurucunun bireysel başvuruda bulunması üzerine Anayasa Mahkemesi, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. İhlal kararı kendisine gönderilen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (ilk derece mahkemesi), kararına ilişkin herhangi bir kanun yolu zikretmeyerek başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının Yargıtayca onanmasını gerekçe göstermek suretiyle dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay 3. Ceza Dairesine başvurucunun yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı yolunda bir mütalaa vermiş; söz konusu mütalaa başvurucuya tebliğ edilmemiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi “Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına” şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yönelik itirazını inceleyen ilgili daire ise karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.

İddialar: Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle bireysel başvuru hakkı ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının; mahkûmiyet hükmünün infazına devam edilmesi nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi: Somut olayda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereği yerine getirilmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesi, Anayasa’nın 153. maddesinin altıncı fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmü ile çatışan bir durumdur. Kararlarının bağlayıcılığına ilişkin bu hüküm Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru kapsamında ihlal edildiğine karar verilen anayasal hak ve özgürlükler için de geçerli olan ek bir güvencedir. Öte yandan yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece görülerek Anayasa’nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa’nın 37. maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir.

Anayasa’nın 148. maddesinde, şartlarını yerine getiren herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı verilmiştir. Hiç kuşkusuz Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili bir şekilde uygulanması bireysel başvuru hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararların ihlal kararında tespit edildiği şekliyle icra edilmemesi de etkili başvuru hakkının özel bir türü olan bireysel başvuru hakkının açık ve ağır bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. Bireysel başvuru kararlarının uygulanmaması Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmayı anlamsız hâle getirecektir. Nitekim tam da bu sebeplerle Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarına herhangi bir takdir yetkisi tanınmamış veya bu konuda bir istisnaya da yer verilmemiştir.

Öte yandan somut başvuruya konu yargılamada Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkemesini ilgili mahkeme olarak belirlediği için Yargıtayın 6216 sayılı Kanun kapsamında yeniden yargılama yetki ve görevi bulunmamaktadır. İhlal kararının gönderildiği ilk derece mahkemesi ise Anayasa Mahkemesinin kararı uyarınca önüne gelen dosyada yeniden yargılamayla ilgili görevini yerine getirmemiş; başvurucunun anayasal haklarını da gözeten bir yargılama yapmamıştır.

Kamu gücünün eylem, işlem ve ihmallerinin Anayasa’ya uygunluğunu kesin ve bağlayıcı olarak karara bağlama yetkisi münhasıran Anayasa Mahkemesine aittir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine karar verdiğinde herhangi bir merciin bu kararın Anayasa’ya veya kanuna uygun olup olmadığını inceleme ve denetleme yetkisi bulunmamaktadır.

Anayasa ve kanunlar Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda ilk derece mahkemesine dosyayı farklı bir yargı merciine gönderme yetkisi vermediği gibi herhangi bir yargısal makamı da Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını tartışma konusunda yetkilendirmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenleri kapsadığı gibi ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini de kapsar. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa’nın 153. maddesinin sözüyle açıkça çelişen, anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur.

Sonuç olarak ilk derece mahkemesinin yetkisi dâhilindeki bir dosyayı Yargıtaya göndermesiyle başlayan, Yargıtayın da Anayasa hükümlerini gözardı ederek verdiği bir kararla şekillenen süreç Anayasa’nın sözüne açıkça aykırılık oluşturmuş ve neticede başvurucunun bireysel başvuru hakkı, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline yol açmıştır.

 Can Atalay Gezi Davası’nda yargılanırken Türkiye İşçi Partisi tarafından Hatay milletvekili adayı gösterildi. Henüz yargılama tamamlanmadığı için Yüksek Seçim Kurulu Atalay’ın adaylığını kanunlara uygun bulup onayladı. Ardından 14 Mayıs seçimlerinde Can Atalay Hatay milletvekili seçildi. Yasama dokunulmazlığı kazandığı için Atalay hakkındaki dosyanın ayrılması, yargılamanın durdurulması bekleniyordu. Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yargılamayı durdurmadı, hızlandırılmış bir karar süreciyle sekiz sanığa ağırlaştırılmış müebbetten 18 yıl hapse kadar değişen cezalar verdi. Yargıtay da 28 Eylül’de yerel mahkeme kararını onayladı. Böylece sekiz sanıklı Gezi Parkı davasında Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis, Türkiye İşçi Partisinden (TİP) milletvekili seçilen Can Atalay ile Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’nun 18’er yıl hapis cezaları kesinleşti.

AYM ihlal dedi ama…

Avukatlarının itirazları sonuç vermeyince dosya bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. AYM Can Atalay hakkında hak ihlali kararı vererek dosyasının ayrılması, yargılamanın durdurulması ve tahliye kararı verilmesi için kararı İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Yerel mahkeme AYM kararını uygulamak yerine yeniden yargılamaya gerek olmadığı kararını Yargıtay’a iletti. Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi de kararı yerinde bularak AYM kararına rağmen yeniden yargılama yapılmayacağını söyledi.

Yargı krizine neden olan kararlar silsilesinde Adalet Bakanı Tunç “AYM’nin Yargıtay’ın üzerinde olmadığı, her ikisinin de yüksek mahkeme olduğu” şeklinde görüş bildirmişti. Partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli ise AYM’yi Can Atalay dosyasını öne almakla suçlamış, AYM üyeleri için “kara cübbeliler” demişti. 

Avukatlarının yaptığı yeni başvuruyu 21 Aralık’ta karara bağlayan AYM yeniden hak ihlali kararı verdi.  İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi ise AYM’nin gerekçeli kararını bekleyeceğini söyleyerek dosya üzerinde karar vermedi.