Görsel

MLSA

Diyarbakır Barosunun bir önceki dönem Başkanı Cihan Aydın ile 10 yönetim kurulu üyesinin, Ermenilerin tehcir edildiği tarih olan 24 Nisan 1915’in yıldönümünde yaptıkları iki ayrı açıklama nedeniyle TCK’nin 301. maddesinden yargılandıkları dava görüldü. Mahkeme, üzerlerine atılı suçun sabit olmadığına kanaat getirerek avukatların beraatine karar verdi.

Ermeni aydınların 24 Nisan 1915 tarihinde tehcir edilmesinin 2019’daki yıldönümünde yayımladıkları anma ve yüzleşme içerikli iki açıklama nedeniyle Diyarbakır Barosunun eski başkanı Cihan Aydın ve 10 yönetim kurulu üyesi hakkında TCK’nin 301. maddesinde yer alan “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlaması ve 2 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması bugün görüldü. 

Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya Diyarbakır Barosu eski başkanı Cihan Aydın ile Yönetim Kurulu üyeleri Muhlis Oğurgül, Ahmet Dağ, Erhan Aytekin, Fırat Üger, Gazal Bayram Koluman, Mehmet Akbaş, Serdar Çelebi, Tevfik Karahan, Ömer Şeran ve Özgür Yılmaz Biçen katıldı. Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir ve baro yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra çok sayıda avukat da meslektaşlarını savunmak için duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmayı takip eden avukatlar arasında Lawyers4Lawyers (L4L) Başkanı Irma van den Berg, L4L üyesi avukatlar ve Hollanda’nın Gelderland eyaletinin baro başkanı da yer aldı. 

‘Bu, bizi susturmaya yönelik bir davadır’ 

Kimlik tespiti ve iddianamenin özetinin okunmasıyla başlayan duruşmada ilk olarak Cihan Aydın söz aldı. 

Aydın, açıklama nedeniyle açılan davada sanık olarak yargılanan avukat meslektaşlarının, aynı suçlama nedeniyle açılan bu davada kendilerini savunduklarına dikkat çekti. Hukukun üstünlüğü ve hukuk güvenliği olmadığı için sanık sandalyesinde olduğunu ifade eden Aydın, bu davanın soruşturmasını ‘ifade özgürlüğünü bastırmaya yönelik bir hareket’ olarak gördükleri için protesto amacıyla soruşturmanın hiçbir aşamasında ifade vermediklerini söyledi. 

Aydın, kendileri hakkında açılan bu soruşturmalar nedeniyle Anayasa Mahkemesine (AYM) yaptıkları bireysel başvuruya dair bir karar çıkmadığını hatırlattı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Taner Akçam-Türkiye Kararını hatırlatan Aydın, AYM’nin birçok kararında Ermeni soykırımına ilişkin yapılan açıklamaların ifade özgürlüğü olduğuna dair çok önemli tespitler olduğuna işaret etti. Haklarındaki bu davanın, ülkenin siyasi ve güncel ihtiyaçlarına cevap vermek için açıldığını söyleyen Aydın, “Bu dava da murat edilen nedir? Bunun cevabını vermenizi bekliyoruz. Bu dava, siyasal iklimin yarattığı otoriterleşme sonucunda bizi susturmaya yönelik bir davadır” dedi. 

‘Baronun önüne darağacı kursanız bile bu açıklamaları yapmaya devam edeceğiz’

Aydın, suçlama konusu yapılan açıklamaların, Türkiye’de geçmişte yaşanan büyük acıları iyileştirme, hakikat ve yüzleşme çağrısı olduğunu vurguladı ve Diyarbakır Barosu olarak temel amaçlarının bu coğrafyada var olan halkların kendi dil ve kültüründe özgürce yaşaması olduğunu söyledi. Av. Fırat Öger ise bu yargılamanın siyasi bir yargılama olduğunu belirterek Diyarbakır Barosunun geri adım atmayacağını vurguladı. Amaçlarının, devlet kurumlarını aşağılamak olmadığını söyleyen Öger, “Baronun önüne darağacı kursanız bile bu açıklamaları yapmaya devam edeceğiz” dedi.

‘Bu soruşturmaların sürekliliği Diyarbakır Barosunu susturmaya yöneliktir’

Av. Gazal Bayram Koluman ise savunma makamının, sanık sandalyesinde olmasının kabul edilmez olduğunu belirterek “Burada yargılanan biz değil Diyarbakır Barosunun durduğu noktadır. Bu soruşturmaların sürekliliği, Diyarbakır Barosunu susturmaya yöneliktir. İfade özgürlüğü kapsamında yaptığımız bu açıklamaların arkasındayız” dedi. Koluman’ın ardından söz alan Av. Muhlis Oğurgül de burada kendilerinin değil Diyarbakır Barosunun faaliyetleri ve çalışmalarının yargılandığına işaret etti ve hiçbir baskı ve soruşturmanın Diyarbakır Barosunun bu faaliyetlerini engelleyemeyeceğini vurguladı. Av. Özgür Yılmaz Biçen ise suçlama konusu yapılan açıklamalarının düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında yapıldığını belirtti ve bu açıklamalar nedeniyle yapılan yargı baskısından korkmadıklarını, bundan sonra da bu açıklamaları yapmaya devam edeceklerini kaydetti.

Savcı, beraatlerini istedi

Esas hakkındaki mütalaasını sunan iddia makamı; AYM, AİHM, Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında Ermeni soykırımına ilişkin yapılan açıklamaların düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına dair birçok emsal karar olduğunu hatırlattı. 

Sanıkların suçlama konusu yapılan açıklamalarının rahatsız edici olsa bile ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını belirten iddia makamı, sanıkların ayrı ayrı beraatlerini istedi.

‘Açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu savunmaktan utanıyoruz’

Esasa ilişkin söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Diyarbakır Barosunun toplumun yaşadığı sorunlara dair açıklama yapma sorumluluğu olduğunu belirterek “Herkes, baromuzun her yıl 24 Nisan’ın yıl dönümünde yapacağı açıklamayı bekliyor. Hakikat ve yüzleşme amacıyla yapılan bu açıklamalar birilerini rahatsız ediyor. Çünkü bizleri susturmak, soruşturmalarla tehdit etmek istiyorlar. Bu baskılara rağmen bu sorunlara dair açıklamaları yapmaya devam edeceğiz. Bu sorunlarla duruşma salonunda değil mecliste yüzleşmeliyiz” dedi. 

Eren, suçlama konusu yapılan açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kaldığına yönelik savunma yapmaktan utandıklarını söyleyerek “Birileri, hak ve özgürlükler konusunda geri adım atmamızı istiyor” dedi. 

Av. Emin Aktar ise iddia makamının mütalaasında geçen “rahatsız ve şok edici” sözlerini eleştirdi ve yeni atanan hakim ve savcıların, verdikleri kararlara duygularını yansıttığını söyledi.

Aktar’ın, 24 Nisan’ın her yıldönümünde bir Amerikan Başkanının bir de Diyarbakır Barosunun yapacağı açıklamanın dikkatle takip edildiğini söylemesi salonda gülüşmelere neden oldu.

Medya ve Hukuk Çalışmalar Derneği (MLSA) Hukuk Biriminden Av. Erselan Aktan, Lawyers for Lawyers’ın avukatların yargılandığı davaya ilişkin hazırladığı mütalaayı mahkemeye sundu. Aktan, mütalaada bu yargılamanın Medeni Haklar Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğuna ve avukatlar hakkında derhal beraat kararı verilmesine dair görüş verildiğini söyledi.

Yargılama sırasında mahkeme başkanı, savunmalarını özetlemeleri konusunda birçok avukata uyarıda bulundu. Savunmalar bittikten sonra tekrar söz alan iddia makamı, mütalaa ile ilgili eleştirilere yönelik esas hakkındaki mütalaasını kısaca sunduğunu, gerekçeli kararda bunun ayrıntılı olarak yer alacağını, kişisel itham ve yanlış anlamaların önüne geçmek için bu açıklamayı yaptığını söyledi.

Mahkeme heyeti, duruşmaya ara vermeksizin açıkladığı ara kararda, üzerlerine atılı suçun yasal unsurları oluşmadığı gerekçesiyle avukatların ayrı ayrı beraatlerine karar verdi.