Görsel

BİANET

Adil Yargılanma Hakkına Erişim Derneği (AYHED) Türkiye'de temel hak ve özgürlükleri savunup, mesleğini icra etmeye çalışırken baskıya maruz kalan avukatların karşılaştıkları sorunları raporlaştırdı.

Prof.Dr. Atilla Güney’in hazırladığı ve 1 yıllık bir çalışmanın ürünü olan rapor avukatların riskli konumuna dikkat çekerken, raporla birlikte hazırlanan belgesel toplumun hemen her alanına yayılan otoriterliği gözler önüne seriyor.

Raporda ‘HDP’li siyasetçilerin davalarını üstelenen avukatlar’, ‘çoklu baro eylemleri ve davalar’, ‘Boğaziçi eylemleri ve avukatlar’, ‘kopyala, yapıştır adaleti’, ‘ev ve ofis aramaları’, ‘baroya şikayet, avukatlık ruhsatlarının iptali davaları’ ve ‘gözaltına alınan, tutuklanan ve haklarında dava açılan avukatlar’ gibi son dönemde kamuoyunda sıkça gündeme gelen konular ve hak ihlalleri yer alıyor.

Genel görünüm: Türkiye’de hak savunucusu avukatlığın durumu

Raporda genel bir görülüm de çizilirken, araştırmanın zaman aralığının başlangıcını oluşturan 2010’lu yıllardan başlayarak ülke genelinde otoriterleşmenin arttığına, bununla paralel olarak da avukatlar üzerindeki baskıların da artmaya başladığına vurgu yapıldı. Avukatlar üzerindeki baskıyla ilgili istatistikler de verilerek raporda şu özet yapıldı:

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimini sonrası 2016-2020 yılları arasında toplam 1546 avukat hakkında dava açıldı, 665 avukat gözaltına alındı, 441’i hakkında toplamda 2728 yıl hapis cezası verildi. Yedi ilin baro başkanları tutuklandı.

Bu araştırmanın yapıldığı illerde toplam 43 avukat anılan dönemde hapis cezası aldı. OHAL dönemindeki baskılar avukat dernekleri ve barolar gibi meslek örgütleri üzerinde de ağır şekilde hissedildi, toplamda 20 farklı şehirden 34 hukuk derneği kapatıldı.

12 Eylül 2020’de İstanbul Başsavcılığı, “FETÖ’nün şifreli mesajlaşma programı ByLock’u kullandıkları tespit edilen ve konuşma içerikleri çözümlenen” 51 avukat hakkında gözaltı kararı verdi, 48 kişi gözaltına alındı.

2017’de başlayan, aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, tutuklu iken açlık grevinde yaşamını yitiren Ebru Timtik’in de bulunduğu 18 avukatın terör örgütü üyeliğinden yargılandığı dava 2020’de sonuçlandı. Yargılanan avukatlara onlarca yıl hapis cezası verildi. Ölüm orucunda yaşamını yitiren avukat Ebru Timtik’in cenazesine katılan stajyer avukat Hüseyin Ali Kudret’in işine çalıştığı hukuk bürosu tarafından son verildi.

Avukatlar mesleğin itibarsızlaştırıldığını düşünüyor

Raporun sonuç kısmında ise şu değerlendirme yapıldı:

“Pek çok ulusal ve uluslararası raporun da gösterdiği gibi, Türkiye’de son yıllarda artan otoriterleşme ile birlikte, avukatlık, en yüksek risk düzeyindeki mesleklerin başında geliyor. Öte yandan, bu çalışmalarda, risk tanımlaması yapılırken, genellikle gözaltına alınan ya da tutuklanan avukatlar üzerinde bir haritalandırma yapılıyor.

“Bu proje sonucunda ulaştığımız bulgulara üzerinden değerlendirme yapıldığında aslında riskin boyutlarının çok daha geniş kapsamlı olduğu sonucuna vardık. Her şeyden önce avukatlık mesleğinin itibarının giderek düşmesi bulgularımızın başında geliyor. Yargılama ve diğer hukuki süreçlerde, avukatların hakim ve savcılar ve hatta kolluk kuvvetleri karşısında ikincil duruma düşmeleri, yargıda savunma mekanizmasının gereksiz görülmesi gibi bir izlenim doğuruyor. Bu da doğal olarak, avukatların genel olarak mesleklerini yürütürken, özelde insan hakları savunucularının veya politik hükümlülerin davalarına müdafi olarak katılırken, ümitsizliğe düşmelerine yol açıyor.

“Hem mahkeme sırasında hakim ve savcılarla yaşadıkları, hem kovuşturma sürecinde polis ve diğer güvenlik güçlerinin hak savunucusu avukatlara karşı tavrı bu ümitsizlik ve mesleğin itibarsızlaştırıldığı düşüncesinin temel nedenleri arasında.

Yılgınlık ve ümitsizlik var

“Bunlara ek olarak hukuki sürecin başlangıcından sonuna kadar neredeyse her aşamada yaşanan fiziksel ve düşünsel mobbing ve tacizler; yer yer şiddet düzeyine varan uygulamalar karşısında ümitsizliğin daha da arttığı söylenebilir.

“Telefon dinlemeleri, ev ve ofislere düzenlenen gece baskınları ve aramalar; arabalara yerleştirilen dinleme cihazları; fiziksel takip; müvekkil ile yapılan telefon görüşmelerinin dinlenmesi; avukatların üyesi oldukları sivil toplum kuruluşlarının takibi ve bu üyeliklerin suç delili olarak toplanması; avukatların kendi bilgileri dışında fişlenip haklarında dosya tutulması; sosyal medya hesaplarının ve paylaşımlarının takibi; aile fertlerinin tacizi gibi pek çok neden bu yılgınlık ve ümitsizliği nedeni olarak gösterilebilir.

“Bütün bu ölçütler üzerinden bakıldığında, Türkiye’de insan hakları savunucularının haklarını savunan avukat olmak, avukatlığın en çok risk altında olan meslek olması sonucunu doğuruyor.”

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.