İnsan Hakları Derneği (İHD) Bitlis Şube Başkanı iken gözaltına alınıp tutuklanan, o sırada aynı zamanda Uluslararası Af Örgütü Bitlis temsilcisi olan Hasan Ceylan, ildeki toplu mezarların ülke gündeminde tartışılmasını sağlayan, barış için inisiyatif alan, birçok sivilin yaşam hakkının güvenceye kavuşması için risk ve sonuç alan bir hak savunucusu. Kalp damar hastalığı olan ve düzenli ilaç kullanması gereken Ceylan, “örgüt üyeliği” suçlamasıyla hüküm giydi ve halen cezaevinde.  İnsan Hakları Derneği, 26 Nisan 2018’deki duruşması öncesi bir duyuru yayımlamış, Hasan Ceylan’ın başta yaşamını tehdit eden kalp-damar hastalığı olmak üzere birçok hastalığı bulunduğunun altını çizerek tahliye edilip Yargıtay aşamasındaki davasının tutuksuz görülmesini talep etmişti. Ancak Ceylan, sonrasında ortaya çıkan COVID-19 riskine rağmen halen Rize Kalkandere Cezaevi’nde bulunuyor. Ceylan, Bitlis’te insan hakları mücadelesinde İHD İl Temsilciliği ve Şube Başkanlığı görevlerinde bulundu. 2011’de Mutki İlçe Çöplüğü'nde bulunan üç toplu mezarı ülke gündemine taşıdı. Mutki Belediyesi’nde 1990’lı yıllarda kepçe operatörlüğü yapan bir işçinin beyanları ile 1992, 1996 ve 2003'te öldürülenlerin toplu mezarları ortaya çıkarıldı. Kayıp aileleri de yakınlarının bulunması için İHD Bitlis Temsilciliği'ne başvuru yapmıştı. Hasan Ceylan, yine 2011’de, Tatvan’a 30 km. uzaklıktaki Yelkenli Köyü Anadere Mevkii’ne arıza gidermek üzere gittiklerinde PKK tarafından kaçırılan üç GSM operatörü çalışanının kurtarılmasında rol oynadı. Bu faaliyetlerden bazıları, daha sonra hakkında hazırlanan iddianamede deliller arasına girdi. 19 Mart 2017’de gözaltına alınıp 29 Mart 2017’de “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanan Hasan Ceylan, çoğunluğu İHD tüzük ve programı çerçevesinde gerçekleştirilen faaliyetler nedeniyle yargılandı ve TCK'nın 314/2, 53, 58/9, 63. maddeleri ve 3713 sayılı Yasa'nın 5/1, maddesi uyarınca 4 Nisan 2019’da açıklanan gerekçeli karar ile 7 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Aleyhinde gösterilen deliller arasında yakalanan PKK mensuplarının ifadeleri, gizli tanık ifadeleri, katıldığı cenazeler, İHD adına katıldığı toplantılar ve etkinlikler, evinde bulunan gazeteler bulunuyordu. Tanıklardan biri ifadesinin baskı altında alındığını söyleyerek mahkemede ilk ifadelerinin doğru olmadığını söyledi. Bir başkası ise mahkemeye sunulan beyan altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ifade etti. Hasan Ceylan ise savunmasında, aleyhinde gösterilen delillerin büyük bölümünün İHD yöneticisi ve insan hakları savunucusu olarak yer aldığı faaliyetler olduğunu tekrarladı. Kaçırılan kişilerin serbest bırakılması için aracılık görevini de, tarafsız bir insan hakları savunucusu olarak kendisine güven duyulduğunu ve insan hakları savunucusu olarak vazifesi olduğunu belirterek açıkladı. Katıldığı cenazelerle ilgili olarak ise ölünün hukukunun olmayacağını hatırlattı, bölgenin sosyolojik yapısı gereği örgüt mensuplarının cenazelerine katıldığını ifade etti. Dosyası, 26 Eylül 2019’da açıklanan ve istinaf istemlerini esastan reddederek tutukluluk halinin devamına hükmeden İstinaf Mahkemesi kararının ardından şu anda Yargıtay’da bulunuyor.